KeYiFLe
  Mimar SİNAN ( 1490-1588)
 


     

         Büyük mimar, 29 Mayıs 1490 tarihinde Kayseri'nin Kesi nahiyesine bağlı Ağırnas köyünde doğdu. Bir devşirme olarak Yeniçeri ocağına girdi. 50 yaşında askerden ayrıldı ve Hassa Sermimarı(Mimarbaşı) oldu. 48 yıl bu makamda kaldı. 81 cami, 10 mescit, 55 medrese, 26 türbe, 17 imaret, 6 bent ve su kemeri, 9 köprü, 17 kervansaray, 33 saray, 6 mahzen ve 37 hamam inşa etti. 9 Nisan 1588 tarihinde İstanbul'da öldü. Türbesi Süleymaniye camiinin avlusundadır.

          Ayasofya kilisesinin açıldığı gün o muhteşem kubbenin altında duran İmparator Jüstinyen “Hazreti Süleyman sana galebe çaldım” diye haykırmıştı. İmparator, bu kubbeden daha muhteşem bir kubbenin, gök kubbe altında bulunamayacağı inancı içinde idi. Fakat Koca Sinan “kalfalık devremin eseri” dediği Süleymaniye Camii ile gök kubbe altındaki kubbelerin en muhteşemini kurup Ayasofya'yı gölgede bırakan kişi oldu.
          Bu öylesine bir cami idi ki, Cihan Padişahı Kanunî Sultan Süleyman Hân'ın ulu adına lâyık, dünya durdukça olanca ihtişamı ile dimdik ayakta duracak bir şaheserdi. İnşaatı tam sekiz yıl sürmüş, bu yüzden Kanunî Sultan Süleyman, pek sevip takdir ettiği Sermimarı Sinan'a hayli kızdığı zamanlar da olmuştu. Sinan caminin yalnız temelleri için tam 6 yılını harcamıştı.
         İstanbul'da Ayasofya'yı gölgede bırakacak heybette bir caminin inşa edilmekte olduğu haberi bütün  İslâm dünyasının gözlerini İstanbul'a çevirmişti. Ancak inşaatın bu derece gecikmesinin maddî sıkıntıdan olduğu kaygısını da uyandırmıştı.
         Bunun etkisi iledir ki, İran Şahı Tahmasb Hân, sefiri aracılığı ile Kanunî Sultan Süleyman'a ufak bir sandık dolusu mücevher göndermiş ve “Caminin tamamlanmasında bizim de bir hissemiz olsun istedik” demişti. Tarihe adını “Muhteşem” sıfatıyla yazdıran Kanunî, sandığı Mimar Sinan'a vererek “Bu taşlar da harçta kullanıla” demiş ve İran elçisinin hayret dolu bakışları arasında bu mücevherler de çakıl taşı niyetine harcın içine atılmıştı. Üsküdar'dan doğan güneşin ilk ışıkları ile, Haliç üzerinden batan güneşin son ışıkları altında Süleymaniye Camii minarelerinin pırıl pırıl parlamasının bu taşlardan olduğu söylenir.
         Bu arada Koca Sinan'ı çekemeyenler türlü dedikodudan geri kalmıyorlardı: “Bu binayı kara çamurdan çıkarmaya kadir değildir” diyenler camiin duvarları olanca heybetiyle yükseldikten sonra bu kez, “Kubbenin durmasında şüphesi vardır. Herif ona hayrandır; bu uğurda günlerini geçirir...” demeye başlamışlardı.
         Bu söylentiler padişaha kadar aksetmişti. Sinan’ın, fena halde hiddetlenen Sultan Süleyman'ın gazabına uğramasına ramak kalmıştı. Bir gün camiye ani olarak gelen Kanunî, Sermimarı Sinan'ı kubbenin altında oturup nargile içerken gördüğü zaman:
– Bre Sinan, neden benim camiin ile mukayyed olmayıp nargile içerek tatil-i evkât edersin?...” diye gürledi...  Koca Sinan nargilenin tömbekisi bulunmadığını gösterip,
– Ol nargilenin fokurtusu ile kubbedeki aks-i sadayı dinlerim devletlüm...cevabını verdi. Cidden o ufacık nârgileden çıkan fokurtu bu dev kubbede büyük bir akustik yapmaktaydı...
         Ve bunca hâdise ile dolu sekiz uzun yılın sonunda bir mimarî şaheseri olan muhteşem cami tamamlandı. Süleymaniye adını taşıyan bu emsalsiz mabet 16 ağustos 1556 Cuma günü ibadete açıldı. Adına inşa olunan caminin ihtişam ve güzelliğine hayran kalan Kanunî Sultan Süleyman, caminin anahtarını Koca Sinan'a uzatırken:
– Binâ eylediğin bu beytullahı, sıdk, safa ve dua ile yine senin açman gerek...diyerek Sermimarına şereflerin en büyüğünü bağışladı.
         “Şehzâde Camii çıraklığımın, Süleymaniye kalfalığımın, Edirne'deki Selimiye de ustalık devremin eseridir” diyen Mimar Sinan, Yeniçeri ocağında marangozlukla işe başlamıştı.
          Yavuz Sultan Selim'in Tebriz seferi sırasında Van Gölü'nü geçmek için inşa ettiği geniş tekne, yalnız bu göldeki ilk tekne olmasının yanı sıra, aynı zamanda onun ilk eseri olmuştu. Sonra Arap ve Acem diyârlarına yapılan seferler sırasında hendese ve mimarlık öğrenmiş, Kanunî'nin Karabağ seferi sırasında Prut nehri üzerinde ilk köprüsünü inşa etmişti.
          50 yaşında iken Yeniçeri ocağından ayrılıp saraya Sermimar(Mimarbaşı) olarak geldikten sonra üç kıtaya yayılan o koskoca imparatorluğu her biri birer mimarî şaheseri olan dört yüze yakın eserle süslemişti. Tam 48 yıl sürmüştü Koca Sinan'ın Mimarbaşılığı. Türk tarihinin bu en muhteşem ve en zengin devresini, inşa ettiği camiler, medreseler, türbeler, kemerler, köprüler, saraylar, hamamlar, mahzenler ve bentlerle dile getirdi.
          Doksan yaşını aşkın iken, çok sevdiği ve himâyesine aldığı Şair Mustafa Sâi'ye Tezkiretü’l-Bünyân adı altında geniş bir hayat hikâyesini de kaleme aldırdı. Böylelikle devşirme Sinan, kişisel gayretiyle yarattığı Koca Sinan'ı da yazılı bir eser olarak bıraktı tarihimize.
         Mimar Sinan, 9 Nisan 1588 tarihinde İstanbul'da öldü Türbesi Süleymaniye Camii'nin avlusundadır.
 
 
  Bugün 7 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol